Como’ya Geliş

03.10.2008 Cuma

Ramazan bayramının ilk gününü Karacasu’da geçirdikten sonra ikinci gün İstanbul’a geçtim. Uzun süre memleketten ayrı kalacağımı düşünerek İstanbul’un manevi havasından depolamakta fayda olacağını düşündüm. Bayramdan sonra, 3 Ekim sabahı, uçağımın kalkacağı Sabiha Gökçen havaalanına gittim. Bilet, kontroller derken uçaktaydım. Dün gece geç yattığım için uykusuzdum ve cam kenarında olmama rağmen manzarayı seyredebileceğime pek emin değildim. Öyle de oldu, ara ara uyanıp aşağıya bakarak, sanırım Dalmaçya üzerindeyiz gibi tahminler dışında sürekli uyudum denebilir. Uçağımız Bergamo, Orio Al Serio havaalanına indiğinde bambaşka bir dünyadaydım, bize yakın ama bana uzak bir coğrafya. Aklımda olan tek şey hemen Como’ya ulaşmaktı. Hemen tren istasyonuna gitmek için şehiriçi otobüs bileti aldım. Gittikçe şehrin ne kadar düzenli, sakin ve belki de biz inmeden hemen önce yağdığı belli olan yağmurdan dolayı sokakların ne kadar temiz olduğu dikkatimi çekiyordu. Otobüste ilerlerken tren istasyonuna benzeyen bir yer fark edebilmek amacıyla sürekli etrafıma bakıyordum. Sonunda trenleri göremesem de kalabalıktan tren istasyonu olabileceğini düşündüğüm bir yerde inmeye karar verdim. Şoföre sormama rağmen ortak kullanacağımız bir dil yoktu. ‘Tren’, ‘train’ denemelerime rağmen anlaşamadık. Her sorduğuma ‘Si’ yanıtını alıyordum. Ama doğru yerde inmiştim, gişe önündeki kuyruğa girdim ve sıramı beklemeye başladım. Bu arada sürekli trenler geliyor, gidiyordu. Önümdeki bayanın az sonra kalkacak trene yetişme isteğini, içindeki sabırsızlığını hissediyor ancak yine de treni kaçırma pahasına sıraya riayet etmesi bana alışılmadık geliyordu. O biletini alıp çıkmadan ben başka bir görevlinin karşısındaydım bile. Ancak sanırım trene binmeyi başardı. Havaalanının aksine burada İngilizce bilen görevliler yoktu. Ve aslına bakarsak olması da gerekmiyordu. Bir çok zaman anlaşamayınca kızıyorum ancak neden başka bir dil öğrenmesi gereksin ki? Ben neden İngilizce öğrenmek yerine İtalyanca öğrenmemiştim? Ya da en azından birine dilimi öğretmeye çalışmamıştım? Eğer karşımda anlaşamadığım kişi bu soruları bana sorsa sanırım cevap vermezdim.

 

Görevliye Como’ya gitmek istiyorum dedim ve o da Como’ya bilet istediğimi anladı, zaten oradaki bir insanın gitmek istediği yere bir biletten başka bir talebi de olamaz ki. Biletin ücretini ödedikten sonra biletimi aldım. Bu Euro’lar da hiç hoşuma gitmiyor, boyutları farklı, düzene girmemekte çok ısrarlılar, ayrıca fazla da değerliler. Oysa dolar ne güzeldi. Hepsi aynı boyda ve 1 dolara da pek çok şey bulabilirdiniz. ‘Ne alırsan 1 dolar’cılar ile ‘ne alırsan 1 euro’cuları karşılaştırınca Euro’cuların kar marjlarının yüksekliği açıkça ortaya çıkıyor. Keşke biz de paralarımızın değeri olmasa bile boyutları konusunda Avrupa yerine Amerika’yı örnek alsaydık.

 

Biletime baka baka trenin kalkacağı yere gittim. Ama küçük bir kasabadan beklemeyeceğim bir performansla tam 7 adet tren peronu karşıma çıkıverdi. Benim trenim hangisinden kalkacaktı? Bilete baktım ama İtalyanca yazıların altındaki rakamlardan bişey çıkaramıyordum. Birkaç kişiye sordum ama bilete bakıp ‘bilmiyorum, emin değilim’ gibi hareketler yapıyorlardı. Peronlar ikişerli gruplara ayrılmış ve arada geçiş için alt geçitler olduğundan yakınlarımda pek insan bulmak kolay değildi. O sırada biri trene binmiş biri de onu uğurlamaya gelmiş iki liseli kıza bu giden trenin Como’ya olup olmadığını sordum. Hayır bu Lecco’ya gidiyor dediler. Como treninin nereden kalkacağını sordum, birbirlerine baktılar ve trendeki, diğerine İtalyanca bişeyler söyledi. Benim yarım yamalak anladığım ve tabi tahmin ettiğim kadarıyla ‘okulda İngilizce derslerine önem verseydin şimdi cevap verirdin’ gibi bişey dedi ve beni güldürdü. Anlaşamayınca biletimi gösterdim. Biraz inceledikten sonra emin olmadılar ve İngilizce’si daha iyi olan ‘trenlerin saatleri monitörlerde var, istersen seninle gelip bakalım’ dedi, ben de ‘zahmet olmazsa’ gibilerinden bişeyler söyledim. Tren saatlerine baktık ama bişey çıkaramadık ve en iyi yolun gişe görevlilerine sormam olacağına karar verdik ve ayrıldık. Gişe görevlisi trenin peron ve saatini biletimin üzerine yazdı. Alt geçitten geçerek 3 numaralı perona giderken arkadaşını uğurlamış olan kızla tekrar karşılaştık ve ‘hallettin mi?’ gibi bir işaret yaptı, ben de aynı şekilde ‘hallettim’ der gibi bir işaret yaptım. İtalyanlarla işaretlerle anlaşmak iletişimi hızlandırıyordu ve İngilizce konuşmaya çalışmaktan daha sağlıklıydı. Tarzanca kolay bir dil aslında.

 

Yaklaşık 45 dk trenimi bekledikten sonra aktarma yapacağım Monza’ya doğru ilerlemeye başlamıştım. Yol boyunca düzgün ve temiz sokaklardan, büyük mısır tarlalarından, arka arkaya dizilmiş trenin geçmesini bekleyen araç kuyruklarından ve en güzeli de hem Como gölünü besleyen hem de Como gölünden beslenen Adda nehrinin binlerce yıldır usanmadan oluşturduğu vadiden oluşan manzara eşliğinde Monza’ya ulaştım. Monza’da Como trenini beklemeye başladım. Monitörlerde bu sefer açık açık Como yazıyordu ve kimseye sorma ihtiyacı hissetmedim. Como trenine bindikten sonra bir müddet daha benzer manzaralarla ilerledikten sonra coğrafya daha dağlık bir yapı göstermeye başladı. Geçtiğimiz istasyonların ismini sürekli takip ediyordum ve sonunda Como’ya San Giovanni tren istasyonuna ulaştım. Güneş batmıştı ve etraf kararıyordu. Daha önce, kalmayı planladığım hostel Villa Olmo’nun yerini internetten bulmuştum ve o yöne doğru yürümeye başladım. Yaklaşık 10-15 dk yürüdükten sonra Villa Olma’daydım. Artık dinlenip sonraki güne enerji toplama zamanıydı.

3 Comments on “Como’ya Geliş

  1. Signor! Impera l’italiano subito!
    Kendi ilk günüme çok benzettim. İtalyancayı biraz kıvırana kadar geçireceğin ilk bir kaç ayda kolaylıklar diliyorum…El işaretlerindeki farklılıkları da dilden önce öğren bence 🙂 Tarzanca deyip geçme, bizdeki olumlu bazı hareketler burada kavga sebebi…

  2. nice writing . i have read the part of them and somewhat understand them. hehe , How close the turkish and uighur language is after 1000 years !!!
    Hope your days in Como are interesting !
    Uighur : senga salamatlik we utuh tilaymen !

  3. suan comodayım ve hıcbırseye benzemıor. tıpık avrupa ıste venedık mılan roma como hepsı aynı..